Koronavirüs günleri – 2 /  Rüyada hasbıhal

Haftalardır Koronavirüs’le kalkıp, Koronavirüs’le yatıyoruz. Onun ne kadar öldürücü, zalim ve bulaşıcı olduğuyla ilgili konuşuyoruz, yazıp, çiziyoruz. Tüm dünya insanları Koronavirüs’e odaklanmış durumdayız. Durum bu olunca hayallerimizi, planlarımızı Koronavirüs gerçeğine göre yapmaya başladık. Bunlardan etkilenmiş olmalıyım ki, dün gece rüyama Koronavirüs girdi. Onu rüyamda gördüm, tanıştık ve hatta sohbet ettik. Rüya bu, ne kadarı gerçek, ne kadarı gerçek dışı bilemem, ama aklımda kaldığı kadarıyla şunları konuşabildik: Okumaya devam et Koronavirüs günleri – 2 /  Rüyada hasbıhal

“Ben Koronavirüs…”

Koronavirüs’ün Çin’den başlayıp, adım adım dünyaya yayılması üzerine ben de bir şeyler yazmak istiyordum, ama hangi açıdan yazacağım konusunda kararsızdım. Günlerdir bunu düşünürken, bu gece sabaha karşı uzun bir mesaj aldım. Mektup, Koronavirüs’ün bizzat kendisinden geliyordu. Benim “ne yazacağım” üzerine kafa yormama gerek kalmadan, sözü Koronavirüs’e bırakıyorum:

“Ben Koronavirüs. Aslında benim gerçek adım bu değil. Bu adı siz insanlar bana koydunuz. Benim gerçek adım Şah’tır. Virüsler arasında bana öyle derler. Sanırım virüslerin şahı olmamdan dolayı bana bu adı koymuşlar. Ama fark etmez, siz istediğinizi söyleyebilirsiniz. Okumaya devam et “Ben Koronavirüs…”

Adet günü

Otuz yılını verdiği devlet memurluğundan sonra emeklilik hakkını elde ettiğinde, öğretmenliğe devam edebilecek durumda olmasına rağmen emeklilik dilekçesini hiç tereddüt etmeden verdi Tahir. Oysa daha yaşı altmış bile değildi. Tüm birikimini, memurluğunu da yaptığı İzmir’in uzak bir köyünün yeni yerleşim bölgesinde küçük bahçeli, müstakil bir eve yatırdı.

Tahir üç senedir burada yalnız yaşıyordu. Eşini amansız bir hastalıkta kaybedeli beş yıl oldu. İki kızından birisi doktor olup İstanbul’a gitti, diğeri de İzmir’in merkezinde avukatlık yapıyor. Çok sık olmamakla beraber onların ziyareti ve yılda bir kez de Ankara’da yaşayan annesi, babası gelip yanında birkaç hafta kalıyorlardı. Onun dışında Tahir şehir curcunasından uzak bu evde yalnız yaşıyordu. Sınırlı sayıda komşusuyla bahçede, yolda karşılaştıkça sohbetler ediyor, zamanını bahçesi ve kitaplarıyla geçiriyordu. Yakınlarda alış veriş yapacak bir dükkân bile olmamasına rağmen, bu evde huzurlu bir yaşam sürüyordu.

Hassas bir karaktere sahip ve insan ilişkilerinden yeteri kadar muzdarip olmuş Tahir, toplumdan, insanlardan ne kadar kaçmaya çalışırsa çalışsın, hiç olmayacak olaylar, olmayacak işler bu ücra köyde bile onu bulurdu. Kaçarken yakalandığı bazı olaylar başını ağrıtsa da, bazılarında eğlenir, bazıları ise ilginç şekilde sonuçlanırdı.  İki komşu arasındaki sorun,  evini tamir ettirdiği bir ustayla yaşadıkları, çevrede yaşayan hayvanlarla geçirdiği mesai, aile içi tartışmalar gibi sıradan her yerde olabilecek birçok olay, olağan seyrinden çıkar çıkmaz ilginç bir şekilde Tahir’i de içine alırdı. O her defasında bu kokuyu alır, “bu defa uzak duracağım” diye düşünür, ama bundan kaçamazdı. Olaylar zinciri başladıktan sonra da, nasıl sonuçlanacağıyla ilgili tahminlerde bulunur, olası sonuçlar üzerine “bu işten Mehmet Bey haklı çıkarsa kendime rakı hazırlayacağım, Rasim Bey haklı çıkarsa gazoz içeceğim” gibi tek kişilik bahisler açardı. Tahir’in mülayimliği, sessizliği, yalnızlığı, dedikodulardan uzaklığı, çevrede yaşayan insanlar için, onun tüm uzak duruşlarına rağmen bir çekim oluşturuyordu. En olmayacak sorunlarını bile gelip ona açar, onun tavsiyelerini dinlerlerdi.  Zaten az olan eski arkadaşlarıyla ayda yılda bir, bir araya geldiklerinde, karıştığı ya da şahit olduğu olayları onlara anlatmak eşinin ölümünden sonra ona iyi gelen şeylerden biriydi. Bu yaşananlar,  toplum içinde çoğunlukla görülen sıradan olaylar olmasına rağmen, içine Tahir’in giriş şekli ve onun yakaladığı kritik ayrıntıları ondan dinlemenin ayrı bir tadı olduğuna kimse itiraz etmezdi. Bazen anlatılmayacak derecede özel şeyler olduğunda Tahir’in yaptığı naif sansürler, ciddi bir merak konusu olsa da kimse ses çıkarmazdı. O kısımlar başka insanlarla yaşanmış olsa bile Tahir’in özeliydi artık. Okumaya devam et Adet günü