La casa de papel; çav bella eşliğinde darphane soygunu

Son beş yılda doksana yakın yabancı dizi izledim. Bunların içinde bazıları var ki, “işte bu” dedirtti. İspanyol Alex Pina’nın yarattığı, La Casa de Papel (Darphane) dizisi de bunlardan biri oldu. Polisiye ve suç türünde çok dizi izledim ; The Wire, The Shields, Breaking Bad, Prision Break, Sons of Anarchy, Justified, The Night Of  gibi Amerikan dizileri ve Broen, Lilly Hammer, Forbrydelsen, Hapy Walley, Trapped gibi Slav ve İngiliz dizilerinin her birinden ayrı tatlar aldım. Zira, Top of the Lake diye bir Yeni Zelanda dizisi var ki, onu mutlaka yazmak istiyorum. Narcos’u saymazsam ilk kez bir İspanyol polisiye- suç dizisi izledim ve adeta su gibi aktı.

Her ne kadar polisiye türünde olsa da, bence biraz politik, biraz romantik, biraz aksiyonla karıştırılmış. Hatta polis ile suçlu arasında oynanan satrancı andıran zekâ gösterisi yanıyla psikolojik bir dizi demek daha doğru olur belki de. Aynı zamanda ciddi bir sistem eleştirisi olan dizinin şanssızlığı, popüler olması. Okumaya devam et La casa de papel; çav bella eşliğinde darphane soygunu

Doğa; insanın soyunu tüketecek yegane güç

Şehirlerde tam fark edemiyor insan. Oralarda doğanın bozulmamış, kirletilmemiş halini görmek çok zor. Ve bir süre sonra da, bu durumu “normal” karşılayıp, yaşamlarımıza devam ediyoruz. Ama, büyük şehirlerden çıkıp, kasabalara, köylere, dağlara, tepelere gidince insanın içi sızlıyor. İnsan olmaktan utanmamak, insanlardan nefret etmemek mümkün değil. Aslında dışarıdan çok keyifli görünen doğa yürüyüşlerinin öyle bir berbat tarafı var ki, o kısmından yürüyüş sonrası hiç bahsetmiyoruz. Doğaya yapılan saldırının, kirliliğin fotoğraflarını hiç çekmiyoruz. Hep güzel şeyleri konuşup, yazıp, fotoğrafını çekiyoruz. Farkında olmadan bu durumu kabullenmiş oluyoruz. Gerçek şu ki, doğanın bağrında çok büyük bir ızdırap var. Kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde bile bu ızdırabı görmek mümkün. Ne tarafa baksak iç sızlatan bir manzara. Kimini devlet yapıyor, kimini sermaye, kimini kasabalı, kimini köylü, kimini tatilciler, kimini tek tel insanlar, kimini sen, kimini ben. Düşündüm düşündüm işin içinden ancak şöyle çıkabildim: Okumaya devam et Doğa; insanın soyunu tüketecek yegane güç