Üç yıl önce kol saatimin kayışı kopunca yeniden yaptırmayıp, saatten kurtulmuştum. Ama saate bakmaktan kurtulamadım. Güneş anlımı yakıyor, kemiklerim ısındı. Bunu bozmak istemiyorum. Şimdi saati neden merak ettim ki? Güya yaşamımdan zamanı çıkarmak istiyordum. Uyumayı, yatmayı, kalkmayı, yemek yemeyi zamana göre değil, vücudumun ihtiyaçlarına göre yapacaktım. Bazen kendiliğinden oluyor, bazen olmuyor. Sigarayı saate göre içmeyi hâlâ bırakamadım. Kahvaltı sonrası ilk sigara demiştim. Okumaya devam et Zaman kıskacındaki bilinç
Ay: Ocak 2018
Umutsuz dünya
“İnsan yaşadığı yere benzer ”
Demiştin Edip abi.
Artık benzemiyor, sürekli değişiyor.
İnsan ağaca benzerdi, çınar gibi
Dağlara benzerdi, Munzur gibi
Öyle değil mi Şair abi?
İnsan hayvana benzerdi, aslan gibi
Fırat gibi sulara benzerdi
Yaşadığı yere benzerdi insan, Anadolu gibi
Benzemiyor artık hiçbir şeye Şair abi.
Engin ovalar gibiydi yaşadığımız yerler;
şimdi ateşler fışkırıyor gözlerimizden.
Müzik sesleri gelirdi ormanlarımızdan;
uyandırıyor artık karabasanlar.
Sularımız akardı dingin ve coşkun;
biz ise gergin ve kederli.
Artık yaşadığımız yere benzemiyoruz
Hakkını veremedik bu güzel dünyanın
Çok değiştik, çok kirlendik Ahmet abi.
İnsan yaşadığı yeri kendine benzetiyor
Suların akışını, ormanın sesini
Ovaları, dağları, denizleri
Bozuyor yaşadığı yeri insan
Sinsice kendine benzetiyor.
Artık şiir okunmuyor, hikaye dinlenmiyor
Sevinçler buruk, gülüşler kısa
Soluduğumuz hava bile paylaşılamıyor
Çoktan kesti umudunu bizden yaşadığımız dünya.
*Edip Cansever’in “Mendilimde kan sesleri” şiirine ithafen.
Ocak 2018
Karıncalar/Boris Vian
Bu sabah geldik ve iyi karşılanmadık, çünkü kumsalda bir sürü ölü adam ya da bir sürü ölü adam parçasıyla harap kamyon ve tanklardan başka kimse yoktu. Hemen her yandan kurşunlar geliyordu, laf olsun diye karışıklığın böylesinden hoşlanmam. Suya atladık, ama göründüğünden daha derindi, bir konserve kutusuna basıp kaydım. Tam arakamdaki delikanlının yüzünün dörtte üçünü, gelen bir mermi alıp götürdü., konserve kutusunu anı olarak sakladım. Yüzünün parçalarını miğferime koydum ve ona verdim, yaralarına baktırmaya gitti, ama yanlış yolu seçmişe benzer, çünkü boyunu geçecek kadar suya girdi, dipte kaybolmamasına yetecek kadar gördüğünü de sanmıyorum.
Sonra doğru yönde koştum ve suratımın ortasına bir bacak yemek için tam zamanında yetiştim. Herife haddini bildirmeye çalıştım, ama mayın, yola getirilmesi pek kolay olmayacak parçalar bırakmıştı geriye, ben de yaptığını görmezden geldim ve devam ettim. Okumaya devam et Karıncalar/Boris Vian
sanki değil çocuk gibi
bak şu bakışlara, masum ve gri
belki ilk, belki sonbahar
bir çiğ düşer yaprağa;
sanki çocuk
ay akşamdan yitik
son yıldız battı batacak
güneş henüz uykuda
tan atacak
sıcak, sarı sıcak
çok uzaklardan bir yel düşer
alınları yalar geçer.
apansız bir vaha
susuz, çok susuz
diz dayanmaz
derman kalmaz düşer yere
yerden ince bir su sızar;
sanki çocuk Okumaya devam et sanki değil çocuk gibi
Erkekler!.. Neden korkuyorsunuz? Yoksa…
Kendimi bildim bileli gözlemliyorum ki, erkekler bazı işleri yapmaktan imtina ediyorlar, bazı işlerden ise neredeyse elleri yanacakmış gibi kaçıyorlar. Yemek yapmak, bulaşık yıkamak gibi mutfak işleri olsun, ütü yapmak, çamaşır asmak, cam silmek, ev temizlemek gibi ev işleri olsun… Bu tür işleri yapmamak için ya “ben beceremiyorum” ya da “bu erkek işi değil” gerekçileri uyduruyorlar.
Bu konu beni oldukça meşgul ediyor. Şaşırtıcı olan şu ki, bu tür davranışları sadece ataerkil çevreler içinde yetişmiş erkekler değil, sosyal statüsü oldukça yüksek entelektüeller, konuşmaya gelince “en özgürlükçü” kesilen ilericiler de gösteriyor. Kadın-erkek ilişkileri konusu konuşulurken mangalda kül bırakmayan birisine bir bakıyorsun eşi/annesi evde olmayınca, mutfakta yemek pişmiyor, evde temiz tabak çanak kalmayıncaya kadar bulaşıklar yıkanmıyor. Giyecek kalmayıncaya kadar çamaşırlar yıkanmıyor, ütü ise hiç yapılmıyor. Evi bok götürse temizlenmiyor. Camları silmek, balkonda çamaşır asmak, evin önünü temizlemek gibi, konu komşunun tanık olabileceği işlerden ise özellikle kaçınılıyor. Tabii ki bu durum herkes için aynı seviyede tezahür etmiyor ve genelleme yapmak da istemiyorum. Ama hep bir çekinceyle ya yapılmıyor bu tür işler ya da baştan savma yapılıyor. Kendi işlerini yaparken her türlü teknolojik aleti kullanma kompetanı olan bu erkekler, çamaşır/bulaşık makinesi, ütü, elektrik süpürgesi gibi elektrikli ev aletleri karşısında teknoloji cahili kesiliyorlar. Nedir bu korku? Okumaya devam et Erkekler!.. Neden korkuyorsunuz? Yoksa…