Google amcaya bu isimde bir şey sorsanız, size cevap veremez. Ya da, “semizotu salamurası” diye konservesinin tariflerini teklif eder. Bu öyle bir tarif değil. “Taze semizotunun, sarımsaklı yoğurda karıştırdık mı, al sana yoğurtlu semizotu mezesi” tarifi de değil bu. Bir çeşit salamura yaparak, semizotunun mevsimi dışında da tüketilebilecek farklı bir lezzetin tarifini vereceğim. Buluş anneme aittir ve otun yöresel adı pirpirimdir.
Tam bu dönem (Mayıs-Haziran) semizotunun çarşıda pazarda çok olduğu bir dönemdir. Mümkünse deli semizotu denilen, biraz daha koyu yeşil ve küçük yapraklı olan, bazı bahçe ve tarlalarda kendiliğinden ve arsızca yetişen türünden yapılması daha iyi olur. Bulamadıysanız elinize ne geçtiyse onunla yapın.
Görseldeki 2 litrelik kavanozdur ama, ilk kez yapacağınız için 1 litrelik kavanozda (cam olursa daha iyi olur) yapmanız önerilir. Beğenmezseniz, hem daha az emeğiniz ve malzemeniz ziyan olmuş olur, hem de yiyeceğim küfür de biraz daha kaldırılabilir olur.
Kavanozu önümüze koyuyoruz. Temizlenmiş semizotunu kesme tahtası üzerine yatırıp yaklaşık iki üç santimetre büyüklüğünde doğruyoruz. İsterseniz bıçak kullanmadan aynı büyüklükte, diriliğine zarar vermeden elinizle de parçalayabilirsiniz. Çok bastırmadan kavanozu dolduruyoruz. Bunun içine ince kıl veya herhangi bir acı biberden 100 gr. kadar, çoban salatası kıvamında doğrayarak ilave ediyoruz. Bir yemek kaşığı da kalın tuz attıktan sonra, üzerine tercihen ev yapımı yoksa marketlerden olabildiğince doğal yapım yoğurttan 600-750 gr kadar ilave ederek, büyük bir kaşıkla yoğurt her tarafa yayılıncaya kadar karıştırıyoruz. Bu aşamada bir tatlı kaşığı acı pul biber de atılabilir. Acı sevmeyenler renk için tatlı biber de kullanabilir. Ya da hiç kullanılmayabilir. Karıştırıldıkça, semizotu yumuşayacak ve kavanozda yer açılacaktır. Açılan yere yeniden semizotu doğranarak, karıştırılıp, kavanozun ağzı olabildiğince sıkıca kapatılıp, buzdolabının en az kullanılan bir köşesinde bir buçuk, iki ay unutulmalıdır.
Aniden bir misafir geldi, meze hazırlamak zorundasınız, “Yoğurtlu bir şey olsa iyi olurdu” diye düşünüyorsunuz ama öyle bir malzeme yok. İşte tam o anda iki ay önce yaptığınız bu mezeyi hatırlayın. Kavanozu açtığınızda, dibi oldukça kıvamlı, üst taraf ise oldukça sulanmış olacak. “Bozulmuş mu bu, zaten bundan bir şey olmayacağını biliyordum, onca malzemeye, emeğime yazık oldu” diye düşüneceksiniz. Ama siz yine de karar vermek için acele etmeyin, büyük bir kaşıkla iyice karıştırın kabı. Sonra servis etmeyi düşündüğünüz, kaseye istediğiniz kadar alın, Çok az bir tadına baktığınızda agresif bir tatla karşılaşacaksınız. Eğer bu kadar yoğun tadı sevmiyorsanız, istediğiniz kıvama ve damak tadına gelinceye kadar bir kaç yemek kaşığı taze yoğurt ilave edin. Üzerine biraz zeytinyağı ve damak zevkinize göre tuz ve acı da ilave edebilirsiniz. Uyarıyorum! Masa da ilk bitecek mezedir bu.
İkinci bir kullanım durumu daha var. Gece alkolü çok fazla kaçırmış, üstelik sabah erken saatlerde işiniz var. Bir an önce ayılmanız ve dinamikleşmeniz gerekiyor. Tam böyle zamanlarda yine bu mezeyi hatırlayın. Kavanozu açtığınızda, yeniden altı kıvamlı üstü sulanmış mezeyi bu defa ayran kıvamına gelecek kadar çok az karıştırın ve bir kaseye boşaltın. Bırakın biraz ot da gelsin kaseye. Bir kaşık, iki kaşık derken, gözleriniz açılmaya, bilinciniz yerine gelmeye başlayacak. İşte o anda kaşığı bırakıp, kaseyi kafanıza dikin. Abartmayın ve yavaşça kavanozu kapatın. Fazlası başka sorunlar çıkartabilir.
Her türlü afiyet olsun efendim.
Ağzım sulandı. Bu tarifi ben de yapayım bu yıl. Kötü olursa sana saydırırım, iyi olursa Kibiş’e sevgilerimi gönderirim. 🙂 Bu arada yoğurdun tahta kaşıkla karıştırılması halinde daha az sulanacağını hatırlatayım. ☺️
İlk kulak çınlamalarının nereden geleceği belli oldu.? Tahta kaşık bilgisi de kapak oldu.? Teşekkürler Nihal… 🙂